Parasını altın hesabında değerlendirenden vergi alınmıyor
Bu yıl hiçbir yatırım aracı altın kadar kazandırmadı.
Bankaların verdiği faiz veya kâr payı, dövizdeki artışlar, Borsa veya diğer yatırım araçlarının hiçbiri altındaki gibi yüksek kazanç garantisi sunmadı. Elinde ufak tefek birikmiş parası olanlar veya gelirlerinden bir kısmını tasarruf etmek isteyenler, eskiden döviz alarak bu paralarını değerlendiriyordu. Ekonomimizde yaşanan istikrar ve güven, Türk Lirası'nı yabancı paralara karşı güçlü bir para birimi haline getirdi. Son birkaç haftadır yaşanan hareketliliği değerlendirme dışı bırakacak olursak döviz alanların reel gelir olarak zarar ettiği zamanlar bile yaşandı.
Tasarruf sahipleri, evlenmeyi planlayan gençler veya elinde birikimi olanlar bu paralarını eskiden beri başvurulan yöntemlerden biri olan altın alma yoluna gitti. Altının yatırım aracı olarak rağbet kazanmasının en önemli sebebi, bu değerli madenin istisnai durumlar dışında muhakkak değer kazanmasıdır. İstendiği anda nakde dönüştürülebilmesi yani likit bir yatırım aracı olması da popülerliğini artırıyor. Bu derece revaç gören altın da gösterdiği performansla yatırımcılarını mahcup etmedi. Son zamanlarda rekor üstüne rekor kırdı. Bir yıl önce 62 lira olan altının gramı 2011 yılı başında 70 liraya, şimdilerde ise 100 liraya kadar çıktı. Hatta ağustos ayı sonlarında bir gram altının 110 lira sınırına dayandığını müşahede ettik. Diğer açıdan bakacak olursak geçen yıl bu zamanlar yaklaşık 100 liraya alınabilen çeyrek altın 2011 yılı başında 116 liraya, şimdilerde ise 161 liraya alınabiliyor. Ağustosta çeyrek altının 180 lira civarında alındığını da belirteyim. Yukarıdaki rakamlardan da anlaşılacağı üzere altın, son bir yılda yüzde 60 ile 80 arasında prim yapmış. Normalde uzun vadeli yatırım olarak düşünülmesi gereken altın, son bir yılda yatırımcılarına kısa sürede de kazanç sağladı.
Altındaki bu hareketliliği sezen piyasa takipçileri ve tasarruf sahipleri kaynaklarını bu alana kaydırınca bankalar talebe uygun ürünler geliştirdi. Alternatif ürünler olarak altın hesabı ve altın fonu oluşturuldu. Bankalar böylece müşterilerine oturdukları yerden altın alma-satma imkânı sundu. Üstelik bu altınların saklanma problemi, çalınma riski, gramaj hilesi, ayar düşüklüğü ihtimali bulunmuyor. Bunların yanında işçilik ücreti de ödenmiyor. Alıcılar yüksek alım/satım farkı ödemekten, piyasa dengesizliğinden dolayı altını ucuza veya pahalıya almış olma psikolojik durumuna da düşmemiş oluyor.
Altın hesabı bankaların müşterilerine sunduğu bir çeşit vadesiz mevduat hesap çeşidi. Müşteriler bu hesap türünde güvenilir şekilde gram ve santigram bazında altın alıp satabiliyor. Müşteriler ve yatırımcılar bu hesaplara büyük rağbet gösterdi. Aldığım bilgiye göre 10 milyona yakın insan bu hesapları açtırmış durumda. Özellikle büyük miktarda tasarrufu bulunanlar, kısa süreli alış satışlarla kârlarını maksimize etmeye çalışıyor. Bankalar bu hesaplara kimin ne zaman kaç lirayla girdiğini ve ne zaman kaç lirayla çıktığını kayıt altında tutuyor.
Devletler sunacakları ve yerine getirilecek hizmetlerin finansmanını karşılamak üzere vergi toplar. Bizim vergi kanunlarımızda da ana kural olarak bir yıl içerisinde elde edilen gelir ve iratlar vergiye tabi tutulur. Türkiye sınırları içerisinde yaşayan insanların elde ettikleri ve muafiyet/istisna maddeleri gereği vergi dışı bırakılan gelirler dışında tüm kazançlardan vergi alınır. Teknik ve beşeri yetersizlikler sebebiyle tahakkuk ettirilemeyen vergilerin ise 5 yıllık zamanaşımı süresinde cezalı olarak alınması her zaman ihtimal dâhilindedir. Bu yüzden kayıt dışı faaliyet gösteren ve kazançları üzerinden vergi hesaplanmayan vatandaşlar her zaman için cezalı vergi ödeme riski taşır. Vergi ödemek için elde edilen kazancın ticari, zirai veya serbest meslek faaliyeti sonucu elde edilmesi de şart değil. Eldeki ortaklık payının, gayrimenkulün, faaliyeti durdurulmuş bile olsa işletmenin satılması sonucu elde edilen gelirlerden de vergi alınıyor. Bu gelirlerden sadece istisna kapsamında olanlar vergi dışı kalıyor. Ayrıca tasarruf amacıyla bankalara yatırılan paraların gelirleri, bireysel emeklilik sonucu alınan paralar ve diğer tasarruf araçlarından elde edilen gelirlerden de vergi alınıyor. Bu gelir türlerinde vergi genel olarak kesinti yoluyla alındığı için gelir sahipleri vergi ödediğinin farkına varmayabilir. Bütün bunların yanında altın alım satımında yüksek tutarda kazanç elde edenlerin ise şimdilik herhangi bir vergi ödemediği görülüyor. Hemen her gelir türünün vergilendirildiği, tüm gelir sahiplerinin vergi ödediği bir ülkede kısa sürede bu denli yüksek kazanç elde edenlerin vergi dışı bırakılması düşünülemez. Ben önümüzdeki yıllarda bu alanın da incelenip, kazanç sahiplerinin vergilendirileceğini düşünüyorum.
Ancak bu alanda yapılacak çalışmada elindeki üç beş kuruşu altın hesabına yatıran ve uzun süre altınını nakde çevirmeyen küçük tasarruf sahiplerinin kapsam dışında bırakılması gerekir. Bu bağlamda yapılacak düzenleme veya incelemelerde tıpkı hisse senetlerinde veya gayrimenkullerde olduğu gibi altın hesabını belirli bir süre (mesela 1 veya 2 yıl) bozdurmayan tasarruf sahiplerinin daha sonraki satışlarda elde ettikleri gelirler vergiden istisna edilebilir. Aksi halde tasarruf sahipleri altın hesabından çıkıp, kuyumcudan alacakları altınları yastık altına kaydıracaktır. Bu da hem tasarrufların yatırıma dönüştürülmesini önleyecek hem de bankacılık sektörüne zarar verecektir. Maliyenin bir an önce bu konuya eğilmesinde ve tasarruf sahipleri ile bankaları rahatlatacak düzenlemeler yapmasında fayda var. Ahmet Yavuz - Zaman