Mahkemeyi kazanırsam fark alabilir miyim?
SORU: Celal Bey, merhaba. Sizden benim için çok önemli olan bir konu hakkında bilgi rica edecektim. 11 Haziran 1962 doğumluyum. Benim ilk işe giriş tarihim 1 Ağustos 1983. Yaz tatilinde bir inşaat firmasında amelelik yaptım. Giriş bildirgesi verilmiş, ancak hiç prim yatırılmamış. İşe giriş bildirgesinin bir örneğini SGK'dan talep ettim ve aldım. İş Mahkemesi'ne dava açtım. Mahkeme şahit istedi. Ancak aradan geçen süre 28 sene öncesi... Üstelik çalıştığım yer bir inşaat firması olduğundan şahit bulmak çok zor. Ben de bulamadım. Bu nedenle dava şu an beklemede... Sadece işe giriş bildirgesi verilen bu çalışmamdan sonra sırasıyla 5 Şubat 1987-25 Nisan 1988 tarihleri arasında 1 yıl, 2 ay, 7 gün (440 gün) süreyle Bağ-Kur sigortalılığım var. Sonrasında 15 Şubat 1989-25 Nisan 1990 tarihleri arasında asteğmenlik dolayısıyla Emekli Sandığı mevcut. Burada fiili hizmet zammı süresi 105 gün görünüyor.
Ancak hesaplamada sanırım 90 gün alınıyor. Bu durumda sigortalık başlangıç tarihim mahkeme kararına göre değişiyor. Mahkemeyi devam ettirmezsem fiili hizmet zammı ile birlikte sigortalılık başlangıç tarihim 5 Kasım 1986 mı olacak? İleride davayı sürdürür ve kazanırsam emekli maaşımla ilgili fark almam mümkün mü? (ORHAN ULUCAN)
Açtığınız davayı sürdürmeniz önemli
CEVAP: Önce sorunuzun son kısmından başlayalım. SGK tarafından sigortalı başlangıç tarihiniz, açtığınız davayı kazanmadığınız müddetçe ilk Bağ-Kur'lu olduğunuz 5 Şubat 1987 tarihi kabul edilecek. Asteğmenlik dolayısıyla kazandığınız fiili hizmet zammınız, daha öncesinde Bağ-Kur hizmetiniz olduğu için sigortalılık başlangıcını değiştirmeyecek. Eğer asteğmenliğiniz 5 Şubat 1987 tarihinde başlasaydı, fiili hizmet zammı süresi olarak başlangıç tarihiniz üç ay geriye çekilirdi. Bu nedenle açtığınız davayı sürdürmeniz ve kazanmanız sizin için önemli.
İşverenlerin, çalıştırdıkları sigortalı adına, SSK'ya sigortalı işe giriş bildirgesi verildiği halde, sonradan dönem bordrolarında bu kişiler için sigortalı hizmeti bildirilmemiş olması sık rastlanılan bir durum. Özellikle işverenlerin aylık bildirge ve dört aylık dönem bordrosunu farklı zamanlarda, ayrı ayrı verdikleri 2003 yılı ve öncesinde bu durum pek çok sigortalının başına geldi. Bunun çeşitli nedenleri var. Hele bu durum sigortalının ilk defa çalışmaya başladığı, adına ilk kez işe giriş bildirgesi verildiği işyerinde başına gelmişse mağduriyeti daha fazla oluyor. Ancak verilen bu ilk işe giriş bildirgesi ile sigortalıya sicil numarası verildiği için olayın fark edilmesi daha kolay.
SİCİL NUMARASI
Tekrar işe giriş bildirgeleri sigortalının hizmet cetveline işlenmediği için, önceden sicil numarası almış olan sigortalıların konuyu fark etmesi mümkün olmuyor. Onlar işverenlerinin kendilerini hiç bildirmediğini düşünüyor. Mağduriyetleri de gün sayısı kaybı anlamında oluyor. Oysa ilk tescildeki mağduriyet, gün kaybı yanında sigortalının 20-25 yıllık sigortalılık süresi başlangıç tarihini, buna bağlı olarak da emeklilik yaşını doğrudan etkiliyor. Özellikle sigortalılık başlangıç tarihine bağlı olarak değişen kademeli emeklilik yaşı uygulaması, konuyu daha da önemli hale getirdi. Çünkü SGK, sadece işe giriş bildirgesi verilip de dönem bordrosunda hizmeti bildirilmeyenlerde sigortalılık başlangıç tarihini dönem bordrolarında yer aldığı sonraki giriş tarihi olarak dikkate alıyor.
Bu şekilde mağdur olan sigortalının başvuracağı tek bir yol var, o da İş Mahkemesi'nde hizmet tespit davası açmak. Aslında bu konuda açılan tespit davaları diğer hizmet tespit davalarına nispeten daha kolay kazanılıyor. Çünkü Yargıtay'ın bu konuda yerleşik içtihatı mevcut. Sigortalının en azından işe giriş bildirgesinde yazılı olan işe başlama tarihinde bir gün fiilen çalıştığına karar veriyor. Ancak hizmet tespit davaları kamu düzeninden kabul edilen davalar. Bu nedenle hakim, belirli prosedür ve şekil şartlarını tamamlamak zorunda kalıyor. Aksi halde kararın Yargıtay'da bozulması söz konusu. Örneğin tanık dinlenmesi ya da işe giriş bildirgesindeki imza ile sigortalının imzasının karşılaştırılması gibi. Gerçi aradan çok uzun süre geçtiği için tanık bulunması her zaman mümkün olmuyor.
TECRÜBELİ AVUKAT
Hatta sigortalının işe giriş bildirgesindeki imza ile gerçek imzasının birbirinden farklı olması halinde dahi, sigortalı lehine karar verilebiliyor. Çünkü özellikle geçmiş yıllarda işe giriş bildirgelerinde sigortalı imzalarının sigortalının kendisi dışında kişilerce atılması yaygın bir uygulamaydı. Yine özellikle inşaatlarda ölçümleme-asgari işçilik uygulaması gibi nedenlerle işçilerin çalıştığı şantiyelerle sigortalı bildirildikleri işyeri dosyaları farklı olabiliyordu. Ancak belirttiğim gibi bu prosedürlerin tamamlanması şart. Bunlar, davayı geciktiren sebepler. Bunlar biraz da davanın başlangıcında iddia stratejinizi iyi kurmaya bağlı. Avukatla çalışıp çalışmamak ya da avukatınızın bu konudaki tecrübesi çok önemli. Örneğin işvereni muhatap almadan sadece SGK aleyhine dava açılması, kurumun görevini aksattığı iddiasına dayanılması mümkün. Dava dilekçenizin ekine Yargıtay'ın yerleşik içtihat kararlarına ilişkin örnekler konulması da yöntemlerden birisi.
Yeni Asır
Celal Kapan